16 Temmuz 2010 Cuma

tarçın hakkında...



Blogumuzun adı "tarçın tadında" olduğuna göre sadece tarçın hakkında bir yazı yazmasam olmazdı.
 

Tarçın, insanlık tarihinde bilinen neredeyse en eski baharat. Anavatanı Sri Lanka olan tarçının geçmişi M.Ö. 2800 tarihli Çin yazmalarına kadar gidiyor. Antik Mısır'da tarçının mumyalama işlemleri sırasında kullanıldığı biliniyor. M.S. 1. yy. daki yazılara göre 350 gram tarçının değeri 5.000 gr. gümüşle eş tutulmuş. Tarçın, Ortaçağ'da da doktorlar tarafından boğaz ağrısı ve öksürük tedavisinde kullanılmıştır. 

Güney Asya, Orta Amerika ve Brezilya'da yetişen ağacının kabuklarının soyulup kurutulması ile elde edilen tarçın hem çubuk hem de toz formunda kullanılır. Toz olarak çeşitli hamur işlerinde, sütlü tatlılarda, bisküvilerde kullanılır. Tabiki boza ve salebi tarçınsız düşünemeyiz. Çubuk olarak ise bitki çaylarında kullanılır. Hatta sadece tarçın çubuğunu sıcak suda bırakarak üzerine bal ve limon ekleyerek çok hoş kokulu ve şifalı bir çay yapabilirsiniz. 


Tarçının şifalı etkilerini ise daha sonra ayrı bir yazıda anlatalım.
 

Ayrıca tarçın, içerdiği fenoller sayesinde et ve süt ürünlerini bozan bakterilerin oluşmasını engellediği için de oldukça değerli bir baharattır.
 

Osmanlı Mutfağı'nda tarçın çok yoğun kullanılan bir baharat. Hatta 15. ve 16. Yüzyılda hemen hemen tüm et yemeklerinde Kişniş,Kimyon ve Tarçın kullanılırmış. Pilavlar ise genellikle safran ile pişirildiği gibi, tarçınlı veya yenibaharlı da yapılırmış. İki yüzyıl öncesine kadar tarçın, bugünkü karabiber kadar yaygın kullanılan bir baharatmış. Tarçın kullanılan bazı yemekler ise Acem pilavı, Kubuni pilavı (koyun eti, fıstık ve çeşitli baharatlarla yapılan bir pilav), tarçınlı uskumru balığı yahnisi ve mesir macunu.
 

Benim kişisel tarihimde de tarçın çok önemli bir yere sahip. Küçükken annemin pişirdiği sütlaçları üzerine tarçın ekmeden asla yiyemezdim. Yine ben küçükken Brooklyn marka tarçınlı bir sakız vardı, gözlerimizden yaş da gelse çiğnemeden duramazdık. Yıllar sonra Uğur Eskioğlu sayesinde Starbucks'ın tarçınlı minik şekerleri ile tanıştım. Yine gözümüzden yaş gelerek yedik. Şimdi kendi mutfağımda tarçın en baş köşede duruyor. Hem toz olarak hem de çubuk olarak bolca tüketiyorum. Tarçını o kadar çok seviyorum ki blog için isim düşünürken ilk aklıma gelen tat oydu ve hemen kararımı verdim. Kimileri için çok keskin olan tarçın aroması kimilerine de vazgeçilmez bir haz veriyor. Uğur'un tarçınla ilgili yıllardır unutmadığım bir yorumuyla bu yazıyı bitirelim : "Tarçın için ruhumu satabilirim :) "

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Paylaş

print

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...